بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَۖ يَغْفِرُ ٱللَّهُ لَكُمْۖ وَهُوَ أَرْحَمُ ٱلرَّٰحِمِينَ ٩٢

(Yuusufu) da: «Size, dedi, bugün hiç bir başa kakma ve ayıblama yok. Sizi Allah yarlığasın. O, esirgeyicilerden daha esirgeyicidir».

– Hasan Basri Çantay

ٱذْهَبُواْ بِقَمِيصِى هَٰذَا فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِى يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِى بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ ٩٣

«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun. İyice görür (bir hale) gelir. Bütün ailenizi de bana getirin».

– Hasan Basri Çantay

وَلَمَّا فَصَلَتِ ٱلْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّى لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَۖ لَوْلَآ أَن تُفَنِّدُونِ ٩٤

Vaktaki kaafile (Mısırdan) ayrıldı, (öteden) babaları (Ya'kub)i dedi ki: «Bana bunak demezseniz, inanın ki, (şimdi) Yuusufun kokusunu duyuyorum»!

– Hasan Basri Çantay

قَالُواْ تَٱللَّهِ إِنَّكَ لَفِى ضَلَٰلِكَ ٱلْقَدِيمِ ٩٥

(Yanındakiler) dediler: «Allaha yemîn ederiz ki sen haalâ eski yanlışlığında (berdevam) sın».

– Hasan Basri Çantay

فَلَمَّآ أَن جَآءَ ٱلْبَشِيرُ أَلْقَىٰهُ عَلَىٰ وَجْهِهِۦ فَٱرْتَدَّ بَصِيرًاۖ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّىٓ أَعْلَمُ مِنَ ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ٩٦

Fakat müjdeci gelib de onu (Ya'kubun) yüzüne koyduğu, o da derhal (yeni başdan) görür bir haale geldiği zaman dedi ki: «Ben size bilmeyeceğiniz şeyleri Allahdan muhakkak biliyorum demedim mi»?

– Hasan Basri Çantay

قَالُواْ يَٰٓأَبَانَا ٱسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَآ إِنَّا كُنَّا خَٰطِـِٔينَ ٩٧

(Mısırdan gelen evlâdları) dediler: «Ey pederimiz, bizim için (günâhlarımıza) istiğfar ediver. Biz hakıykaten suçlular idik».

– Hasan Basri Çantay

قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّىٓۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ ٩٨

(Ya'kub): «Sizin için Rabbime sonra istiğfar ederim. Hakıykat şudur ki O, çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir» dedi.

– Hasan Basri Çantay

فَلَمَّا دَخَلُواْ عَلَىٰ يُوسُفَ ءَاوَىٰٓ إِلَيْهِ أَبَوَيْهِ وَقَالَ ٱدْخُلُواْ مِصْرَ إِن شَآءَ ٱللَّهُ ءَامِنِينَ ٩٩

Sonra vaktaki onlar (Yuusufun) nezdine girdiler. O, babasını ve anasını kucakladı (yanına aldı) ve: «Allahın iradesiyle,hepiniz emin emin Mısır (şehrine) girin» dedi.

– Hasan Basri Çantay

وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى ٱلْعَرْشِ وَخَرُّواْ لَهُۥ سُجَّدًاۖ وَقَالَ يَٰٓأَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُءْيَٰىَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّى حَقًّاۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِىٓ إِذْ أَخْرَجَنِى مِنَ ٱلسِّجْنِ وَجَآءَ بِكُم مِّنَ ٱلْبَدْوِ مِنۢ بَعْدِ أَن نَّزَغَ ٱلشَّيْطَٰنُ بَيْنِى وَبَيْنَ إِخْوَتِىٓۚ إِنَّ رَبِّى لَطِيفٌ لِّمَا يَشَآءُۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ ١٠٠

Babasını ve anasını tahtının üstüne çıkarıb oturtdu. Hepsi onun için (ona kavuşdukları için) secdeye kapandılar. (Yuusuf) dedi ki: Ey babam, işte bu, evvelce gördüğüm rü'yânın tehakkukudur. Gerçek, Rabbim onu doğru çıkardı. Bana iyilik etdi. Çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimizin arasını bozduktan sonra da O, sizi çölden getirdi. Şübhesiz ki Rabbim, dileyeceği şeyleri çok güzel, çok ince tedbîr edendir. Hakkıyle bilen, tam hikmet saahibi olan Odur».

– Hasan Basri Çantay

رَبِّ قَدْ ءَاتَيْتَنِى مِنَ ٱلْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِى مِن تَأْوِيلِ ٱلْأَحَادِيثِۚ فَاطِرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ أَنتَ وَلِىِّۦ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِۖ تَوَفَّنِى مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّٰلِحِينَ ١٠١

«Ya Rab, Sen bana mülk (-ü saltanat) verdin ve sözlerin te'vîlini öğretdin. Ey gökleri ve yeri yaratan, sen, dünyâda da, âhiretde de benim yârimsin. Benim canımı müslüman olarak al. Beni saalihler (zümresin) e kat».

– Hasan Basri Çantay

ذَٰلِكَ مِنْ أَنۢبَآءِ ٱلْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَۖ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُوٓاْ أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ ١٠٢

(Habîbim), bu (kıssa), sana vahy edegeldiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) onlar hıyle yaparak işleyecekleri işi kararlaşdırdıkları zaman sen yanlarında değildin.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu